İcra hukuku alanında icra takibi hazırlanması ve takibi, haciz işlemleri, karşılıksız çek senet tahsili, tasarrufun iptali, menfi tespit ve istirdat davalarının açılması ve takibi, borca ve takibe itiraz işlemlerinin yapılması, iflas ve iflasın ertelenmesi davaları, yedieminliği suistimal davalarının açılması ve takibi, itirazın iptali veya kaldırılması davalarının hazırlanması ve takibinde şahıs ve kurumsal avukatlık ve danışmanlık hizmetleri sayılabilir.
Ticari hayatta, ticari işlemlerden kaynaklanan alacakların tahsili ve bunun yanı sıra şirketlerin ekonomik zorluğa düşerek konkordato veya iflas gibi hukuksal müesseselere başvurmaları sık rastlanan hukuki konulardan biridir. Uzman icra avukatı ile hukuki takiplerin gerçekleştirilmesi, mezkur takipler neticesinde tahsilatların yapılması ve ekonomik sıkıntı içinde olan şirketlere hukuki destek verilmesi alanlarında çalışılabilir.
Günümüzde insanlar iş, kişisel ihtiyaç gibi çeşitli sebeplerle başka kişi ve kurumlarla borç ilişkisi içerisine girmektedir. Ancak bazı durumlarda borçlular borçlarını ödeyememekte veya ödememektedir. Bu nedenle alacağını elde edemeyen alacaklılar çeşitli mağduriyetler yaşamakta ve alacağını bir şekilde tahsil etmek için çeşitli arayışlara girmektedir.
Alacaklıların borçlarını zamanında ve rızası ile yerine getirmeyen borçlulara karşı; alacaklarına nasıl kavuşacağı düzenlenmiş, bu hukuk dalına da İcra ve İflas Hukuku adı verilmiştir. İcra hukuku; alacaklının talebi üzerine borcunu ödemeyen borçlunun varsa taşınır ve taşınmaz mallarına ve diğer haklarına, devlet zoruyla el konulmasını ve bunların satılarak paraya çevrilmesi yoluyla alacağını tahsil etmesini düzenlemektedir. İflas Hukuku ise; iflasına karar verilen bir borçlunun bünyesindeki haczedilebilen taşınır, taşınmaz tüm mal varlığının ve haklarının, icra yoluyla paraya çevrilerek, alacaklının alacağını tahsil etmesini sağlayan takip yoludur.
İcra İflas Hukukuna ilişkin hükümler 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda bulunmaktadır. Bu kanunda icra ve iflasa ilişkin çeşitli takip yolları, bunların süreleri ve işletilecek prosedürler ayrı ayrı düzenlenmiştir.
İhtiyati Haciz Davası Nedir?
İhtiyati haciz, borçlunun alacaklıdan mallarını kaçırması ihtimaline karşı öngörülmüş bir tedbirdir. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Ödeme emri gönderilerek icra takibine geçilmesi durumunda, kötü niyetli borçlunun hile ile mal kaçırması söz konusu olabilmektedir. Bundan dolayı alacağı kambiyo senedi, (Çek, Senet) fatura, sözleşme gibi bir belgeye bağlı olan alacaklının, kötü niyetli borçlulara karşı bu yola başvurma imkânı vardır. İhtiyati haciz, vadesi gelmiş borçların yanında, şartlarının oluşması halinde vadesi gelmemiş bir borçtan dolayı da istenebilir.
Vadesi Gelmiş Borçlarda İhtiyati Haciz
Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun taşınır taşınmaz mallarını ya da üçüncü kişilerdeki alacaklarını ihtiyaten haczettirebilir. Alacaklının vadesi gelmiş bir alacak için ihtiyati haciz istemesi temel kuraldır. Çekte vade söz konusu olmadığından bankaya ibraz edilen çekin karşılığı yoksa ihtiyati haciz istenebilir.
Senette ise vadesi geldiğinde ihtiyati haciz istenebilir. Alacak bir sözleşmeden doğuyorsa ve borcun vadesi sözleşmede kararlaştırılmışsa, bu vadenin geçmesiyle diğer şartların varlığı halinde ihtiyati haciz istenebilir. Banka kredilerinde hesap kesimiyle kredi muaccel hale gelir ve ihtiyati haciz istenebilir.
Vadesi Gelmemiş Borçlarda İhtiyati Haciz
Vadesi gelmemiş bir para borcu olması durumunda aşağıdaki haller mevcutsa ihtiyati haciz istemek mümkündür.
- Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
- Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeğe, kaçırmağa
veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa;
Yukarıda sayılan iki halden birinin olması durumunda buna dayanılarak alınan ihtiyati haciz kararı, muaccel olmayan borcu muaccel hale getirir. Muacceliyet sadece borçlu bakımından olup, kefil ve garanti verenler yönünden değildir.
İstirdat Davası
İstirdat davası açılması için ilk şart, geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında ödenmiş olmasıdır. Borçlunun, ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz etmiş olmasına karşın itirazının kesin kaldırılması nedeniyle, kesinleşmiş olan icra takibi dolayısıyla, bu parayı gerek nakden, gerek malların haczedilip satılması suretiyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması gerekir.
İstirdat davasının açılmasının ikinci şartı ise, maddi hukuk bakımından, aslında borçlu olmadığı bir parayı cebi icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olmasıdır. Borçlar Kanunu‘nun 62. maddesinin aksine, burada davacı (borçlu), yalnız borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını ispat etmekle yükümlü olup; bu parayı hataen, kendisini borçlu sanıp ödemiş olduğunu ispat etmek zorunda değildir.
Önemle vurgulanmalıdır ki; istirdat davasının, borç olmayan paranın tamamen ödendiği tarihten itibaren 1(bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekir. Kanunda öngörülen 1 yıllık süre, hak düşürücü süre olduğundan; taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece re’sen göz önüne alınır. Eş söyleyişle Mahkemenin, yargılamanın her aşamasında hak düşürücü süreyi kendiliğinden dikkate alması ve kanunda öngörülen bir yıllık dava açma süresini geçiren borçlunun açtığı istirdat davasını reddetmesi gerekir.
Menfi Tespit Davası
Menfi tespit kelime anlamı olarak olumsuz tespittir. Hukuk içerisindeki anlamı ise “borçlu olunmadığını tespiti” dir. Bu davaya “Borçtan Kurtulma” davası da denebilir. Menfi tespit hukukumuzda sıkça başvurulan bir dava yoludur. Bu dava türünde birçok farklı ihtimal vardır.
İcra Takibinden Önce ve Sonra Açılan Menfi Tespit Davaları
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda düzenlenmiştir. Maddenin ilk bölümünde icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açılabileceği belirtilmiştir. İkisi arasındaki fark ise icra takibinden önce %15 teminat ile icranın durması yönünde tedbir kararı alınabilirken icra takibinden sonra icra dosyasının borcunun tamamen kapatılması ve bundan sonra %15 teminatla tedbir kararı alınabileceği noktasıdır. Eğer borçlu kişi menfi tespit davası açmasına rağmen tedbir kararı almamışsa ve borcu ödemişse mahkeme borcun ödendiğini öğrendiği andan itibaren davaya ödenmiş bedelin geri alınması anlamındaki “İstirdat Davası” şeklinde bakacaktır.
Menfi Tespit Davası Zamanaşımı Süresi
Takibe itiraz etmemiş veya itirazı kaldırılmış olan borçlu eğer borcu ödemiş ise ödediği tarihten itibaren 1 sene içerisinde genel mahkeme de dava açarak bu paranın geri alınmasını istemelidir. Aksi halde zamanaşımı söz konusu olacaktır.
Menfi Tespit Davası Yetkili Mahkeme
Madde yetkili mahkemeyi menfi tespit ve istirdat davaları yönünden takibin yapıldığı icra dairesi veya davalının ikamet adresinin bağlı olduğu mahkemede açılabileceğini belirtmiştir. Davada ispat yükü ise borçlu olmadığını veya borcu haksız yere ödediğini iddia eden borçluya aittir.
Menfi Tespit Davasında Görevli Mahkeme
Menfi tespit davalarına ilişkin görev konusunda kanunda ayrıca bir hüküm konulmamıştır. Bu sebeple açılacak davanın içeriğine göre görevli mahkeme belirlenecektir. Mesela eğer Kira Alacağından Kaynaklanan Menfi Tespit Davası ise kira alacaklarına sulh hukuk mahkemesinde bakılması sebebiyle görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemeleri olacaktır. Kambiyo Senetlerine dayalı bir alacak ise yetkili mahkeme dava bedeline göre Sulh Hukuk veya Asliye Hukuk Mahkemesi olacaktır.
Menfi Tespit Davası Harç
Menfi tespit davalarında uygulanacak harç oranı nispidir. Yani bedel üzerinden belirlenecektir. Bu bedel ise menfi tespit davasında talep edilecek borçlu olmadığı beyan edilen bedeldir. Harç oranları buna bedel üzerinden binde 68,31 üzerinden hesap edilecektir.
Menfi Tespit Davasında Teminat
Menfi tespit davasının açılma zamanına göre icranın durdurulmasına teminat belirleneceğini belirtmiştik. Menfi tespit davaları ile ilgili kanun maddelerinde teminat için alt sınır belirtilmiş fakat üst sınır mahkeme takdirine bırakılmıştır. Uygulamada ise mahkemeler kanunda belirtilen alt sınır üzerinden teminat belirlemektedir. Bu sebeple icra takibinden önce açılmış menfi tespit davalarında alt sınır olan dava bedelinin %15’i üzerinden teminat miktarı belirlenecektir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında ise öncelikle icra takibine konu borcun tüm ferileri ile birlikte tamamen ödenmesi istenecek sonrasında %15 teminat ile ödenen bu paranın alacaklıya dava sonuna kadar ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilecektir. Dava sonucunda borçlu davayı kazanırsa icra dosyasında yatırdığı parayı ve teminatını geri alabilecektir. Fakat davayı kaybeder ise hem icra dosyasına yatırdığı bedeli geri alamayacak yatırdığı bedelin üzerinde faiz vb. masraflar çıkarsa bunları da ödemek zorunda kalacaktır. Teminatı ise mahkeme kötüniyet tazminatına hükmettiği takdirde haksız olduğu için geri alamayacaktır.
İcra Hukukunda Takip Türleri
Türk Hukuku’nda borcun tahsili için alacaklı tarafından başvurulacak olan takibin türü; alacaklının elinde bulunan belgenin türüne ve niteliğine göre değişkenlik göstermektedir. Buna göre farklı hukuki durumlar için farklı takip yolları oluşturulmuş, bunlardan her biri için farklı prosedürler, süreler öngörülmüştür.
Alacağını elde edemeyen alacaklının başvurabileceği genel takip yollarını ilamlı ve ilamsız takip yolu olarak sıralayabiliriz.
İlamsız icra takibi: Elinde kambiyo senedi (bono, poliçe, çek) ya da ilam (mahkeme tarafından verilen karar) gibi belgeleri bulunmayan alacaklının alacağını elde etmek için başvurduğu takip yoluna ilamsız icra takibi denmektedir. İlamsız icra takibinin konusu para ve teminattır. Dolayısıyla çocuk teslimi, menkul teslimi, taşınmazların tahliye ve teslimi gibi konusu para olmayan alacaklar hakkında ilamsız icra takibi yapılamamaktadır.
Bu takip yolu ile mahkemeden karar alınmadan icra dairesine başvurularak borçluya karşı takip başlatılır. Takip başlatıldıktan sonra borçluya ödeme emri gider ve borçluya 7 gün içerisinde ödemesi veya itiraz etmesi bildirilir. 7 günlük süre içerisinde itiraz edilmezse ve ödeme yapılmazsa, takip kesinleşir. Takibin kesinleşmesi ile beraber icra hukukundaki diğer aşamalar (sorgu, haciz, satış…) işletilebilir hale gelmektedir.
Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile Takip
Borçlu ile alacaklı arasındaki ilişki bir kambiyo senedine dayanmakta ise yani alacaklının elinde bono, poliçe veya çek varsa, bu durumda alacaklı borçlusunu kambiyo senetlerine özgü haciz veya iflas yolu ile takip edebilecektir.
Alacaklının elinde kambiyo senedi niteliğinde bir belge varsa bu takip yoluna başvurmakta büyük avantajları vardır. Zira bu takip yolunda süreç, diğer takip türlerinden daha hızlı ilerlemektedir. Çünkü kanunumuz burada borçlunun borcunu ödemesi için veya itiraz etmesi için süreleri daha kısa tutmuştur. Buna göre alacaklı tarafından kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılması durumunda, borçlunun borcunu 10 gün içerisinde ödemesi veya 5 gün içerisinde itiraz etmesi gerekmektedir. Aksi halde borçlu hakkında başlatılan takip kesinleşecek, kişi hakkında icra prosedüründeki diğer işlemlere geçilebilecektir.
Rehnin Paraya Çevrilmesi Yolu ile Takip
Rehin hakkı, borçlunun borcunu garanti altına almak için onun taşınır, taşınmaz malı üzerinde veya başka bir hakkı üzerinde kurulan, borcunu ödememesi halinde alacaklıya o hakkı paraya çevirip, elde edilen meblağdan alacağını karşılama hakkı veren bir haktır. (İpotek, hisse rehni, banka ipoteği, taşınır rehni gibi rehin türleri buna örnek olarak verilebilir.)
Bir alacak rehinle teminat altına alınmışsa bunun artık rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ile takip edilmesi zorunludur. Zira bu husus İcra ve İflas Kanunu’nun 45. maddesinde ‘Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebilir.’ denmek suretiyle belirtilmiştir.
Ödeme Emrine İtiraz
Kanun alacaklıyı koruyan hükümler karşısında borçluyu da korumak için borçluya bir takım imkânlar getirmiştir. Bunlardan bir tanesi ödeme emrine itiraz etme hakkıdır. Buna göre borçlu; kendisine gelen ödeme emrindeki borca (alacağın miktarına, muacceliyetine, takip yoluyla istenemeyeceğine…) veya imzaya ilişkin itirazda bulunabilir. Borçlunun takibe bu şekilde itiraz etmesi halinde icra dairesi nezdinde başlatılan takip, söz konusu itiraz hakkında mahkeme tarafından karar verilinceye kadar duracaktır.
Borçlunun itirazı ile durmuş olan takibe alacaklı tarafından devam edilmek istenirse; bu durumda İtirazın Kaldırılması Davası veya İtirazın İptali Davasından birinin açılması gerekmektedir.
İlamlı icra takibi: Para ve teminat alacakları dışındaki alacaklar için ilamsız icra takibi yapılamadığından bunlar hakkında öncelikle mahkemeden ilam alınması ve daha sonra bu ilamın, ilamlı icra takibi yoluyla takibe konulması gerekmektedir. Bunlar haricinde para ve teminat alacakları için de ilamlı icra takibi yapılabilmektedir.
Mahkeme tarafından verilen ilamlar dışında bazı belgeler de ilamların icrası hükümlerine tabi tutulmuştur. Bunlar 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 38. Maddesinde ‘Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir.’ denmek suretiyle belirtilmiştir.
İflas Yolu ile Takip
Mahkeme tarafından iflasına karar verilen bir borçlunun, bünyesindeki haczedilebilen taşınır, taşınmaz tüm mal varlığının ve hakların, icra yoluyla paraya çevrilerek, alacaklının alacağını tahsil etmesini sağlayan takip yoludur.
İflas yolu ile takip; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu gereğince; tacir sayılanlar veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlara göre tacir olmadıkları halde iflasa tabi bulundukları bildirilen gerçek ve tüzel kişiler hakkında yapılabilmektedir.
İcra ve İflas Kanunumuzda başlıca üç iflas yoluyla takip türüne yer verilmiştir. Bunlar; İflas yoluyla adi takip, Kambiyo senetlerine (bono, poliçe, çek) dayalı iflas yoluyla takip ve doğrudan doğruya iflastır.
Türkiye’de iflas sık kullanılan bir gönüllü işletme tasfiyesi ya da alacak takibi yöntemi değildir. Bunun sebebi alacaklılar için uygun bir ortam oluşmaması, kamu alacaklarına verilen öncelikler ve iflas açıklayanlar yönünden hukuki ve cezai yaptırım risklerinin yüksekliği olarak analiz edilebilir.
Ofisimiz Türkiye’de az uygulanmasına rağmen iflas konularında hizmet sunduğu gibi uygulamada daha yaygın olan ve yeniden yapılandırma ile konkordato işlemlerini bir arada içeren daha yeni bir sistem olan “iflas erteleme” konusunda da hizmet vermektedir.
Avukatlarımız şirketlere borçlarının, finansman ve işletme modellerinin yeniden yapılandırılması konularında hizmet sundukları gibi, yersiz olarak uygulamaya çalışılan iflas erteleme işlemlerine karşı da alacaklılar yönünden hukuki yolların kullanımı konularında temsil ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır. İcra ve İflas Hukuku konusunu oluşturan hususlar aşağıda sıralanmıştır.
- Her türlü icra takibi hazırlanması ve takibi
- Haciz işlemleri
- Karşılıksız çek davalarının açılması ve takibi
- İflas hukuku işlemleri
- İflasın ertelenmesi davalarının hazırlanması ve takibi
- Menfi tespit ve istirdat davalarının hazırlanması ve takibi
- Yedieminliği suistimal davalarının açılması
- Borca ve takibe itiraz işlemlerinin yapılması
- İtirazın kaldırılması davalarının hazırlanması ve takibi
İletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.