4721 sayılı Türk Medenî Kanununda, özel boşanma sebepleri beş maddede düzenlenmiştir. Bunlar zina (TMK m. 161), hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK m. 162), suç isleme ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK m. 163), terk (TMK m. 164) ve akıl hastalığıdır (TMK m. 165).
Zina, hem özel hem de mutlak boşanma sebeplerindendir. Medenî Kanun açısından zina, evli bir kişinin eşi dışında başka bir kişi ile cinsel ilişkide bulunması anlamına gelmektedir. TMK m. 161/I’ de eşlerden birinin zina yapması durumunda diğer eşin boşanma davası açabileceği düzenlenmiştir.
Zina sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için aranan şartlar, evli olma, eşten başkası ile cinsel ilişkide bulunma ve kusurdur. Daha açık bir ifade ile zinanın kabul edilebilmesi için eşlerden birinin bir başkası ile zinaya bilerek ve isteyerek neden olması ve bununla birlikte kusurlu olması gerekmektedir. Eşlerden birinin başkası ile ilişkide bulunmasından anlaşılması gereken, evli kadının kocasından başka bir erkekle ya da evli bir erkeğin karısından başka bir kadınla cinsel ilişkide bulunması halidir.
Buna karşılık, kadın eşin başka bir kadınla veya erkek eşin başka bir erkekle cinsi münasebette bulunması zina teşkil etmez. Bu tür durumlar, haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davasına konu olabilir. Kanımızca da aynı cinsten iki kişinin cinsel ilişkisi zina değildir. Diğer eş haysiyetsiz hayat sürme haricinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak da boşanma davası açabilmelidir. Cinsel ilişki gerçekleşmeksizin, flört etme, öpüşme, sarılma gibi haller de zina kapsamına girmez. Yine yapay döllenme, bir hayvanla cinsel temas da zina değildir.
Zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı Türk Medenî Kanununa göre iki halde ortadan kalkar. Bunlardan biri hak düşürücü sürenin geçmesi diğeri dava açmaya hakkı olan eşin zinayı affetmesidir (TMK m. 166/II, III). Bu halde zinaya dayanan boşanma davası açabilmek için gerekli olan süreler içerisinde kullanılamayan dava hakkı ortadan kalkar. Yine dava açmaya hakkı olan eşin, zina yapmış eşini affetmesi halinde dava hakkı ortadan kalkacaktır.
Bir diğer boşanma sebebi ise “hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış”tır. “Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış” başlıklı 162/I. hükmüne göre, “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.” Sayılan haller mutlak, kusura dayanan ve özel boşanma sebepleridir.
Hayata kast, eşlerden birinin diğer eşi öldürme amacı güderek gerçekleştirdiği eylemlerdir. Öldürme eyleminin önceden tasarlanmış olmasına gerek olmayıp ani gelişen bir karar ile de aynı sonuca ulaşılabilir. Eşi öldürme girişiminde bulunmak, intihara teşvik etmek de “hayat kast” kapsamındadır. Yine ölmek üzere olan veya ağır yaralanmış eşi kurtarma girişiminde bulunmamak, ölmesine seyirci kalmak da hayata kast kapsamındadır. Diğer yandan eşlerden birinin diğer eşi tehdit etmesi hayata kast kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Pek kötü davranış kavramından eşlerden biri tarafından diğerinin bedensel ve ruhsal sağlığını tehlikeye atan, vücut bütünlüğünü ihlal eden fena muameleler anlaşılmaktadır. İşkence, ağır eziyet, eşi hapsetmek, aç bırakmak, insafsızca dövmek, anormal cinsel ilişkiye zorlamak pek kötü davranış kapsamında değerlendirilmektedir.
Onur kırıcı davranışlardan, eşlerden birinin diğer eşin onuruna, şeref ve haysiyetine yönelik ağır saldırı teşkil eden, ağır hakaretler, küçük düşürücü söz, eylem ve davranışlar anlaşılır. Bu halde, hayata kast ve pek kötü davranışta olduğu gibi ortak hayatın çekilmez hale gelip gelmediğini araştırmaya gerek yoktur59. Bir eylemin onur kırıcı olup olmadığının tespitini, tarafların kültür düzeyleri, sosyal ve eğitim durumları, yaşadıkları çevreyi ve benzeri durumları dikkate alarak hâkim belirleyecektir.
Zinada olduğu gibi burada da dava hakkı iki durumda düşmektedir. TMK m. 162/II’ ye göre, “davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.” Diğer durum ise söz konusu davranışlarda bulunan eşi diğer eşin affetmesidir (TMK m. 162/III).
Diğer boşanma sebeplerinden suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, TMK’nın 163. maddesinde birlikte düzenlenen iki ayrı boşanma sebebidir. Boşanma için sebeplerin gerçekleşmesi yeterli değildir. Hükme göre “Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.” Suç işlemede, suçun eşi küçük düşürücü, yüz kızartıcı nitelikte olması gerekmektedir.
Diğer taraftan suçun küçük düşürücü olup olmadığını, toplumdaki ahlak düzenine göre hâkim tespit edecektir. Hırsızlık, dolandırıcılık, hileli iflas, sahtecilik, kaçakçılık, zimmet, küçük düşürücü suç örnekleridir. Anılan türde suçların evliliğin devamı sırasında işlenmesi yeterlidir, eşin mahkûm olup olmasının önemi yoktur.
Haysiyetsiz hayat sürme, genel ahlak anlayışına aykırı, saygınlığı olmayan, namus ve haysiyet anlayışı ile bağdaşmayacak şekilde yaşamaktır. Örneğin, kumarbazlık, uyuşturucu ticareti yapmak, içkiye düşkünlük, cinsi sapıklık gibi haller haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmektedir. Kanunda “hayat sürme” ifadesi kullanıldığı için bir defa bu nitelikteki hareketlerde bulunmak sebebin gerçekleşmesi için yeterli değildir. Bu tarz fiillerin devamlı olması gerekmektedir. Dahası haysiyetsiz hayat sürmenin evlenmeden sonra başlayıp, evliliğin devamı sırasında, sürekli olması gereklidir. Bu nedenle birkaç kereye mahsus içki içmek ya da bir kere kumar oynamak haysiyetsiz hayat sürme kapsamında değerlendirilemeyecektir.
Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, nispi boşanma sebeplerinden sayıldığından hâkim, boşanmaya karar verebilmek için anılan sebepler yüzünden ortak hayatın diğer eş bakımından çekilmez hale gelip gelmediğini de araştıracak ve takdir edecektir (TMK m. 4). Eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi ya da haysiyetsiz hayat sürmesi diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmemişse bu hususların ortaya çıkması boşanma sebebini oluşturmayacaktır.
Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayanılarak açılacak boşanma davaları için kanun hak düşürücü süre öngörmemiştir. TMK m. 163 hükmü uyarınca bu sebeplerin varlığı durumunda “her zaman” boşanma davası açılabilecektir.
Bir diğer boşanma sebebi “terk” başlığı ile düzenlenmiştir.
TMK m. 164/I hükmü uyarınca, “Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.”
Terk sebebiyle boşanma davası açabilmek için gerekli şartlar, dört başlıkta toplanabilir. Bunlar, eşlerden birinin ortak hayata son vermesi, ortak konutu terk eden eşin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmeme kastı, ayrı yaşamanın en az altı ay sürmüş olması, ortak konutu terk eden eşe ayrı yaşanan dördüncü ayın sonunda ihtarda bulunulmuş olmasıdır.
Terk, eşlerden birinin ortak yaşama son vererek ortak konuttan ayrılmasıdır. Terk eden eş aynı zamanda ortak konuta haklı bir sebep olmaksızın dönmemiş olmalıdır. Eşin ortak konutu terk etmesinin sebebini evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmeme kastının oluşturması gerekmektedir66. Bu sebebe dayanılarak boşanma davasının açılabilmesi için ayrı yaşamanın en az altı ay sürmüş olması ve terk olayının gerçekleşmesinden itibaren dördüncü ayın sonunda terk edilen eşin istemi üzerine hâkim veya noter tarafından ihtarda bulunulmuş olması gereklidir. Terk edilen eşin istemi üzerine hâkim veya noter terk eden eşe iki ay içerisinde ortak konuta dönmesi gerektiğini, dönmediği takdirde davet eden eşin boşanma davası açma hakkı kazanacağını ihtar eder (TMK m. 164/II). Terk eden eşin adresi bilinmiyorsa ihtar ilan yolu ile yapılır (TMK m. 164/II).
Boşanma davası açılabilmesi için terkten itibaren dördüncü ay dolmadan ihtar isteminde bulunulamayacağı gibi ihtardan sonra iki ay geçmesi gerekmektedir (TMK m. 164/III). Mutlak boşanma sebeplerinden olduğu için hâkimin terk sebebi ile açılan boşanma davasında sebebin ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirip getirmediğini araştırmasına gerek yoktur.
Özel boşanma sebeplerinden sonuncusu akıl hastalığıdır. Hükme göre, “Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir” (TMK m. 165).
Akıl hastalığına dayanılarak boşanma davasının açılabilmesi için eşlerden birinin akıl hastası olması, bu hastalığın iyileşmesi olanaksız türden olması ve bu durumun diğer eş bakımdan çekilmez hale gelmesi gereklidir. İyileşmesine olanak bulunmayan akıl hastalıklarına şizofreni ve paranoya örnek verilmektedir.
Akıl hastalığının boşanma sebebi olabilmesi için evlenmeden sonra ortaya çıkması gerekir. Öte yandan evlenmeden önce mevcut olan evlenmeye engel olacak derecedeki akıl hastalığı kesin evlenme engelidir, böyle bir kimsenin evlenmesine olanak yoktur, her nasılsa evlenmişse, evlilik mutlak butlan yaptırımına tabi olacaktır (TMK m. 145/III).
Akıl hastalığının boşanma sebebi olabilmesi için geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmesi şarttır (TMK m. 165).
Bursa boşanma avukatı, bursa hukuk bürosu, bursa avukat olarak hizmet vermekteyiz.
Bir Yorum Yazın