Hizmet Sözleşmelerinin Sona Ermesi

Türk Borçlar Kanununda hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler, altıncı bölümde hizmet sözleşmeleri başlığı altında, 393. ve 496. maddeler arasında yer almaktadır.

Daha fazla oku “Hizmet Sözleşmelerinin Sona Ermesi”

Marka Hukuku-Marka İptali

Geçmişten günümüze kadar gelen süreçte ticari hayatımızda sınai hakların yeri ve önemi hızlı bir artış göstermiştir. Ticaret Hukuku ve ticaret hayatı açısından önemli bir fonksiyona sahip olan markanın hukuki olarak korunması kaçınılmazdır. Makalemiz bilgilendirme amaçlı olup Bursa marka ve patent hukuku avukatı ile çalışmanızı tavsiye ederiz.

Daha fazla oku “Marka Hukuku-Marka İptali”

Bursa Sağlık Hukuku(Malpraktis)

 

Hastalığın teşhisi, tedavisi ve hastanın bakımı aşamalarında tıbbi standartlara aykırı yapılan her türlü uygulamadan dolayı kişinin uğraşmış olduğu maddi ve manevi zararların tazmini amacıyla tıbbi malpraktis diğer adıyla doktor hatası nedeniyle tazminat davası açılabilir. Bursa sağlık hukuku avukatı alanında çalışmaktayız. Hastalar ve yakınları tarafından uğranılan zararların giderimi için doktor veya sağlık çalışanına karşı malpraktis davası açma hakkının  yanında, bu kişiler hakkında ceza soruşturması da başlatılabilir.

  • Tıbbi malpraktis (kötü hekim uygulaması) kavramı, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesinde genel olarak şu şekilde tanımlanmıştır:
        Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi “hekimliğin kötü uygulaması” anlamına gelir.
Hastaya kusur ve ihmal sebebiyle yanlış teşhis konulması veya hatalı bir tedavinin uygulanması, hastaya yanlış bir ilacın verilmesi sonucu hastanın böbreğinin kalıcı olarak zarar görmesine sebebiyet verilmesi gibi durumlarda, zarara uğrayan hastanın malpraktis davalarını açmaya hakkı doğar.
MALPRAKTİS HALİNDE DOKTORUN CEZA HUKUKU SORUMLULUĞU-Bursa Sağlık Hukuku Avukatı 
Doktor veya sağlık çalışanının uygulama hatası suç teşkil ediyorsa, ceza hukukuna göre doktorun cezai sorumluluğu doğacaktır.
Doktorların veya sağlık çalışanlarının hastalar üzerinde yanlış tıbbı müdahaleleri  ceza hukuku kapsamında taksirli eylem sebebiyle suç oluşturabilir. Tazminat sorumlusu doktorun suç teşkil eden fiili neticesinde yaralanma meydan gelmişse taksirle yaralama suçu, ölüm meydana gelmişse taksirle ölüme neden olma suçu işlenmiş olur.
Bu davada zararın hangi sebeple meydana geldiği araştırılır. Gerekli özen ve dikkatin gösterilmemesi mi yoksa prosedürlere uygun muayenenin yapılmaması mı gibi durumlara bakılır. Zararı oluşturan durumun tespit edilmesi ile doktor veya sağlık çalışanı üzerinde taksirli yaralama veya taksirli ölüme sebebiyet verme gibi cezalar verilebilir.
MALPRAKTİS HALİNDE DOKTORUN TAZMİNAT SORUMLULUĞU
Maddi ve manevi tazminatın miktarının belirlenmesi için hastanın uğradığı zararın çeşidi ve boyutunun yanında müdahaleyi yapan doktor veya sağlık çalışanının kusuru da bilirkişilerce araştırılarak dosyaya rapor olarak sunulur. Hakim bu hususları gözeterek karar vermektedir. Bu konuda Bursa sağlık hukuku avukatı ile çalışmanız menfaatinize olacaktır.
Doktorların tazminat sorumluluğunun oluşması için bu iki hususun varlığı aranır. Bu hususlar;
  • Konsültasyon: Hastanın teşhis, tedavi ve takibi için sorumlu doktorun gerekli gördüğünde diğer uzmanlık alanları ile görüş alışverişi veya işbirliği yapmasıdır. Yani hasta üzerinde zorunlu olarak diğer uzmanlara danışılması gerekirken danışmadan ve hastanın durumu bildirilmeden tıbbı müdahalede bulunulmasıdır. Konsültasyona uygun davranılmaması doktorun tazminat sorumluluğunu doğurur.
  • Stabilizasyon: Hastanın tıbbı müdahale için doktorlara başvurduğu sırada teşhis ve tedavi için hazırlık sürecine başlamadan önce hastanın kendisini iyi hissetmesi için müdahalede bulunulmamasını ifade eder. Acil servis görevlilerinin, acil bir tıbbi vaka nedeniyle acil servise gelmiş bir hastaya, sosyal güvencesinin olup olmadığını ve diğer özelliklerini nazara almadan stabilizasyonu sağlanıncaya kadar bütün tıbbi hizmetleri sunmaları zorunludur  Hastanın stabilizasyonu sağlanmadan sevk edilmesi veya taburcu edilmesi halinde, doğacak olumsuz sonuçlar  tazminat sorumluluğunu gerektirecektir.
MALPRAKTİS (DOKTOR HATASI) MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME
Bağımsız çalışan doktorlar ve özel hastaneler aleyhine tıbbi malpraktis nedeniyle açılan  maddi ve manevi tazminat davalarına bakmaya görevli mahkeme “tüketici mahkemesi”dir.
Doktorun veya sağlık çalışanının sigorta şirketine karşı açılacak olan davalarda ise “asliye ticaret mahkemesi” görevlidir.
Kamu hastaneleri veya sağlık kuruluşları aleyhine tıbbi malpraktis nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarına bakmaya görevli mahkeme “idare mahkemesi” olarak düzenlenmiştir.
MALPRAKTİS (DOKTOR HATASI) TAZMİNAT DAVASI KİME KARŞI AÇILIR?-Bursa Sağlık Hukuku 
Kamu hastanelerinde meydana gelen yanlış tıbbi uygulamalar nedeniyle tazminat davaları doğrudan ilgili kamu kurumuna karşı açılabilir. Devlet memuru statüsündeki doktor aleyhine doğrudan tazminat davası açılamaz.
Özel hastanelerde gerçekleşen hatalı tıbbi uygulamalar nedeniyle tazminat davası, hem yanlış teşhis veya tedaviyi yapan doktor hem hastane işleticisine karşı açılır. Doktoru sigortalayan bir şirketin olması durumunda dava sigorta şirketine de yönlendirilebilir.
DAVA AÇMA SÜRESİ
  • Kamu hastanelerine (devlet hastanesi, üniversite hastanesi, araştırma hastanesi veya aile sağlığı merkezi sağlık kuruluşları vb.) karşı idare mahkemesinde hizmet kusuruna dayalı olarak malpraktis nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açılmadan önce, zararın ve doktor hatasının öğrenilmesi tarihinden itibaren bir yıl ve her halukarda olay tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye yazılı bir şekilde başvurularak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulması gerekir.darenin tazminat talebini kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde malpraktis nedeniyle tam yargı davası açılmalıdır.
  • Haksız fiile ( örneğin; hasta ile doktor arasında henüz bir sözleşme ilişkisinin kurulmadığı süreçte, özel hastanenin acil servisine gelen hastaya bakmayan doktor haksız fiil hükümlerine göre sorumlu tutulacaktır.) dayalı olarak özel hastane veya doktorlara açılacak malpraktis davalarında zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa ceza davası zamanaşımı hükümleri uygulanır.
  • Vekalet ve eser sözleşmesine ( Estetik ameliyat, protez diş uygulamaları, lazer epilasyon vb. güzellik hizmetleri) dayalı olarak özel hastaneler veya doktorlar aleyhine tüketici mahkemelerinde açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresi 5 yıldır.
Uygulanan tıbbi işlemden kaynaklı uğramış olduğunuz zararda hastane, doktor veya sağlık çalışanının sorumluluğu olduğunu düşünüyorsanız, konuyla ilgili detaylı bilgi ve sorularınız için uzman bir Bursa sağlık hukuku avukatı ile görüşmenizi tavsiye ederiz. 

Bursa Ceza Avukatı

Uyuşturucu maddelere ilişkin suçlar; 5237 sayılı TCK’nın İkinci Kitap, Topluma Karşı Suçlar başlıklı Üçüncü Kısım, Kamu Sağlığına Karşı Suçlar başlıklı Üçüncü Bölümünde 188-192. Maddeleri arasında uyuşturucu veya uyarıcı madde imal, ithal ve ihraç suçları ise Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti başlıklı 188. maddede düzenlenmiştir. Ceza hukuku alanında uzman bir  Bursa ceza avukatı ile çalışmanızı tavsiye ederiz.

UYUŞTURUCU İMAL VE TİCARETİ

Daha fazla oku “Bursa Ceza Avukatı”

Covid-19 Salgınının Sözleşmelere Etkisi

           Son dönemde ülkemizde ve tüm dünyada etkisini gösteren ve ekonomik anlamda ciddi sorunlar yaratan Covid-19 salgın hastalığının yayılması birçok sözleşmesel ilişkiyi de olumsuz anlamda etkilemeye başladı. Bu nedenle oluşabilecek ifa ve ödeme güçlükleri kapsamında mücbir sebep ve beklenmedik hal söz durumların sözleşmelere etkisini inceleyeceğiz.
          Öncelikle belirtmek gerekir ki Türk hukukunda “sözleşmeyle bağlılık (ahde vefa)” temel ilkelerden biridir. Sözleşme yapıldıktan sonraki süreçte şartlar değişmiş , edimi yerine getirmek güçleşmiş olsa bile  dürüstlük kuralının bir gereği olarak taraflar üzerine düşen edimi yerine getirmek için çabalamalıdır. Ancak şartların olağanüstü şekilde değişmesiyle, edimler arasındaki dengeyi bozularak, sözleşmeye bağlılık ilkesinin uygulanması hakkaniyet ilkesine aykırı hale gelebilir.
         Sözleşmelerde karşılıklı edimler arasındaki dengeyi bozan bu olağanüstü olayları niteliklerine göre mücbir sebep ya da beklenmedik hal olarak adlandırabiliriz. Dünyanın etkisi altında kaldığı Covid-19 salgını da yarattığı etkiler bakımından olağanüstü hale örnektir.
  • Mücbir Sebep Nedir?
Sözleşmenin taraflarınca alınacak önlemlere karşı önüne geçilmesi olanaksız, gerçekleşmesinin ve sonuçlarının öngörülemez ve tedbirlere rağmen tarafların yükümlülüklerini yerine getirmesini imkansız kılan, hiçbir tarafın olayın gerçekleşmesinde ya da zararın doğmasında kusurunun olmadığı olay mücbir sebep olarak nitelendirilebilir.
  • Beklenmedik Hal Nedir?
Sözleşme ilişkisinde edim ve karşı edim arasındaki oranı esas olarak sarsan, borçludan  bağımsız olarak ortaya çıkan ve  borcun yerine getirilmesini zorlaştıran olaylar beklenmedik hal olarak nitelendirilebilir.
Beklenmedik hâlden etkilenen tarafın/borçlunun, sözleşmedeki taahhütlerini yerine getirememesi “aşırı ifa güçlüğü” olarak nitelendirilmiştir. Aşırı ifa güçlüğü ile ifa imkansızlığı arasındaki en temel fark; beklenmeyen hal borcun yerine getirilmesini (ifasını) aşırı güçleştiren ya da geçici olarak imkansız hale getiren olaylarken, mücbir sebep borcun ifası sürekli olarak imkânsız hale getiren olaylardır.
Covid-19 Salgını Mücbir Sebep Olarak Değerlendirilebilir Mi?
Salgın hastalığın mücbir sebep ya da beklenmedik hal teşkil edip etmediğine somut olay üzerinden sözleşme üzerindeki etkilerine bakıp karar vermek gerekir. Koronavirüs salgını nedeniyle tarafların edimi yerine getirmesi sürekli olarak imkansız hale gelmişse salgın hali mücbir sebep, geçici bir imkansızlık ya da edimin yerine getirilmesinin aşırı derecede güçleşmesi durumu oluşmuşsa beklenmedik hal olarak değerlendirilecektir.
Sözleşme serbestisi ilkesi gereği taraflar sözleşmede, mücbir sebebin neden olduğu imkansızlıktan kimin sorumlu tutulacağının kararlaştırmışlarsa sözleşme hükümleri uygulanacaktır ve borçlu alacaklının uğradığı zararı karşılayacaktır.
Taraflar sözleşmede mücbir sebepleri sınırlı olarak saymış ve salgın hastalığı mücbir sebep olarak göstermemişlerse bu durumda salgın mücbir sebep olarak değerlendirilmeyebilir. Fakat sözleşmede mücbir sebepler deprem, sel, yangın vb. gibi ifadelerle örnek olarak sayılmışsa , hükümden mücbir sebeplerin sınırlı olmadığı anlaşılıyorsa bu durumda salgın hastalık da mücbir sebep olarak kabul edilebilir.
Ancak bir sözleşmede; mücbir sebep halleri, şart ve sonuçları düzenlenmemiş olabilir. Bu durumda, şartlarını taşıdığı sürece bir olay mücbir sebep olarak değerlendirebilir ve taraflar, mücbir sebebin kendilerine tanıdığı haklardan faydalanabilirler. Böylece imkansızlıktan her iki taraf da sorumlu tutulmayabilir.
Netice olarak yukarıda da değindiğimiz gibi Covid-19 salgınının mücbir sebep ya da beklenmedik hal olarak değerlendirilebilmesi sözleşmeye etkisi, sözleşme hükümleri gibi somut özelliklere bağlıdır. Her sözleşme özelinde bu değerlendirmenin yapılarak karar verilmesi gerektiği için bir avukata danışılarak ilerlenmesini tavsiye ederiz.
Mücbir sebeple ilgili sorumluluklarda sözleşme serbestisi geçerlidir. Borçlu, mücbir sebepten kaynaklanan sorumluluğu sözleşmede üstlenmişse, artık alacaklıya karşı mücbir sebepten kaynaklanan herhangi bir talep ileri sürmesi mümkün değildir.
İFA İMKANSIZLIĞI VE GEÇİCİ İFA İMKANSIZLIĞI
Mücbir sebep olarak kabul edilebilecek bir olay, ifa imkânsızlığı veya aşırı ifa güçlüğü ile sonuçlanabilir. Borcun ifası önündeki engel devamlı nitelikteyse sürekli ifa imkansızlığı, ifa önündeki engel geçici nitelikteyse aşırı ifa güçlüğü söz konusu olacaktır.
 İfa imkansızlığı ifanın önündeki engelin ortadan kalkmasının mümkün olmaması nedeniyle borcun ifa edilememesidir.
  •  Borçlar Kanunu’nun 136. Maddesine göre ; “Borcun  ifası  borçlunun Sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa, borç sona erer.”
      Böylece ifa imkânsızlığı halinde, borçlu borcundan kurtulabilir.
  •  Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesine göre ; “ Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum borçludan kaynaklanmayan bir nedenle ortaya çıkarsa, borçlu hakimden sözleşmenin yeni koşullara göre uyarlanmasını veya sözleşmeden dönme hakkının yürürlüğe konulmasını ister.”
       Ancak COVİD-19 salgın hastalığı alınan seyahat ve sokağa çıkma yasağı gibi önlemlerin geçici nitelikte olduğunu göz önüne aldığımızda, borçlu gecikmeden dolayı mücbir sebep nedeniyle sorumlu olmasa da ifası hala mümkün olan borcun ifasından sorumludur. Ancak her sözleşmenin somut özelliklerine göre belli bir süre bekleyip, edimler arası dengenin aşırı derecede bozulmasını sebep göstererek TBK 138.md uyarınca sözleşmenin uyarlanmasını hakimden talep edebilir veya uyarlama mümkün değilse sözleşmeden dönme veya fesih hakkını kullanabilir.
  • Kısmi İfa İmkânsızlığı
  • Borçlar Kanunu’nun 136. Maddesine göre; Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.
           Mücbir sebep sonucu borcun bir kısmının yerine getirilmesi de imkânsızlaşabilir. Kısmî imkânsızlık için alacaklının kısmî ifaya razı olması ve karşı edimin bölünebilir olması gerekir. Bu durumda, borçlu ifa edemediği/imkânsızlaşan kısımdan kurtulur. Ancak tarafların niyetinden kısmi ifayı öngörebilselerdi sözleşmeye hiç girmeyecekleri anlaşılıyorsa o halde borcun tamamı sona erer.
  • Beklenmedik Hal İle Oluşan Aşırı İfa Güçlüğü
       Borcun ifasını aşırı güçleştiren durumlarda ise yine Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesi uygulanarak, borçlu sözleşmenin uyarlanmasını hakimden talep edebilir veya uyarlama mümkün değilse sözleşmeden dönme veya fesih hakkını kullanabilir.
  • İspat Yükü ve Bildirim Yükü
       Mücbir sebepten etkilendiğini iddia eden taraf, mücbir sebep nedeniyle borcunu ifa edemediğini ispat etmek ve varsa bildirim yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır.  Yani, burada ispat yükü tamamen borçluya aittir. Fakat sözleşmede, salgın ya da bulaşıcı hastalık hali mücbir sebep olarak belirlenmişse artık  bu durumu ispat etmeye gerek kalmayacağından, mücbir sebep iddiasında bulunan taraf ispat yükü altında değildir.
       Mücbir sebepten etkilenen taraf, diğer tarafa ifanın imkansızlaştığını derhal bildirmekle yükümlüdür. Derhal bildirmediği ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almadığı taktirde, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
  Av. Emine KESKİN
Yeni İnfaz Yasası Hakkında Değerlendirme - Bursa Ceza Avukatı

Yeni İnfaz Yasası-Af Yasası

Son zamanlarda cezaevlerindeki doluluk oranı, Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılması ile birlikte tehlikeli bir hal alınca uzun süredir konuşulan infaz indirimine (infaz yasası) ilişkin düzenlemeler yapılarak yeni hükümler yürürlüğe girdi.

Daha fazla oku “Yeni İnfaz Yasası-Af Yasası”

Uyuşturucu Madde İmal ve Ticaret Suçu

Uyuşturucu maddelere ilişkin suçlar; 5237 sayılı TCK’nın İkinci Kitap, Topluma Karşı Suçlar başlıklı Üçüncü Kısım, Kamu Sağlığına Karşı Suçlar başlıklı Üçüncü Bölümünde 188-192. Maddeleri arasında uyuşturucu veya uyarıcı madde imal, ithal ve ihraç suçları ise Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti başlıklı 188. maddede düzenlenmiştir.

Daha fazla oku “Uyuşturucu Madde İmal ve Ticaret Suçu”

Covid-19 Salgınının İşyeri Kira Sözleşmelerine Etkisi

Covid-19 Salgınının İşyeri Kira Sözleşmelerine Etkisi-Bursa Kira ve Tahliye Hukuku

Tüm Dünya’da ve Türkiye’de görülen Covid-19 salgını ekonominin birçok alanı etkilenmiştir. Hatta ekonominin bazı alanlarında devlet tarafından getirilen hukuki düzenlemelerle birlikte yürütülen bazı faaliyetler zorunlu olarak durdurulmuştur.

Daha fazla oku “Covid-19 Salgınının İşyeri Kira Sözleşmelerine Etkisi-Bursa Kira ve Tahliye Hukuku”

Koronavirüs Salgını Kapsamında İşyerinde Alınması Gereken Tedbirler

Koronavirüs Salgını Kapsamında İşyerinde Alınması Gereken Tedbirler-İş Hukuku

Covid-19 salgının yayılımını azaltmak ve tehlikeyi en aza indirmek adına işyerlerinde salgına karşı bir takım önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu kapsamda bazı işyerleri faaliyetini tamamen durdurmuş bazı işyerleri ise işin niteliği uygun olduğundan evden çalışma uygulamasına geçmiştir.

Daha fazla oku “Koronavirüs Salgını Kapsamında İşyerinde Alınması Gereken Tedbirler-İş Hukuku”

Koronavirüs Salgınının İş Sözleşmelerine Etkisi ve Fesih Yasağı

Koronavirüs Salgınının İş Sözleşmelerine Etkisi ve Fesih Yasağı-Bursa İş Avukatı

Şu günlerde ülkemizde ve tüm dünyada görülmekte olan COVİD-19 salgın hastalığı birçok hukuki alanı etkilemekle birlikte özellikle sözleşmeler hukuku bakımından birçok sorunu beraberinde getirdi.

Daha fazla oku “Koronavirüs Salgınının İş Sözleşmelerine Etkisi ve Fesih Yasağı-Bursa İş Avukatı”